Kırıkkale’nin Yahşihan İlçe Sağlık Müdürü Dr. Fatma Sönmez’e Türk dünyasına yapmış olduğu çalışmalar, Türk dünyasının birliği ve bütünlüğüne yapmış olduğu katkılarından dolayı Şuşa’nın ilk vatandaşlık unvanı verildi.
Kardeş ülke Azerbaycan’ın kültür başkenti ve Karabağ’ın sembol şehri Şuşa’nın ilk vatandaşlık unvanıyla büyük bir sevinç ve mutluluk yaşayan Sönmez, Ahmet Yesevi yolunu ve prensiplerini gönüllerde buluşturmak için 29 yıldır büyük gayret gösteriyor.
Sönmez, yıllar sonra Ermenistan işgalinden kurtulan Şuşa’da düzenlenen bir toplantıya katıldı ve duygulu anların yaşandığı toplantıda kendisine, Azerbaycan’ın Kültür Bakanı Anar Kerimov tarafından Şuşa’nın ilk vatandaşlık unvanı verildi.
Türkiye adına böyle bir kimliğe sahip olmanın kendisi için büyük bir ayrıcalık olduğuna dikkat çeken Sönmez, bundan sonraki süreçteki çalışmalarda ve atacağı her adımda bu değeri onurla taşıyacaklarını belirtti.
Sönmez, kendisine verilen ve üzerinde Şuşa yazan Karabağ’ın simgesi olan “Har-ı Bülbül’ sembollerini ise yakasından hiç ayırmıyor.
Yaşadıklarını anlatan Sönmez yaptığı açıklamada, “28 yılı aşkın bir zamandır Ahmet Yesevi yolu araştırmacısıyım. Elimden geldiğince kendi şahsi gayretlerimle Ahmet Yesevi atamızı ve onun ocağında yetişen ve Türk dünyasının ata yurtlarının hemen hepsine yayılmış olan talebelerini anlatmaya, onun yol prensiplerini gönüllerle buluşturmaya gayret ediyorum.” dedi.
-” Şuşa’nın ilk vatandaşlık unvanını bana takdim etti.”
Kendisine çok anlamlı ve bir o kadar da değer taşıyan ödüllerin verildiğini belirten Sönmez, şunları söyledi:
“6 Eylül’de can Azerbaycan’a bir ziyaret gerçekleştirdim. Azerbaycan’da kısa bir süre önce 44 günlük bir muharebe neticesinde işgal altında bulunan ve azadlığına kavuşmuş olan güzel Şuşa’mızda bir toplantıya katıldım. Orada tabi ki çok farklı duygularla bulundum. Hem Şuşa’nın azad edilmişliğinin verdiği bir mutluluk ve heyecan, hem de oradaki kardeşlerimizle bir arada bulunmak huzur verici. Aynı zamanda 44 günlük muharebe neticesinde vatanı uğruna şehit düşen kardeşlerimizi ziyaret etmek ayrıca bizi elbette ki hüzünlendirdi. Ama onların ailelerinin yaşadığı gururu ve onların şahadetleri neticesinde azadlığa kavuşmuş topraklarda o toplantıda Türkiye’yi temsilen bulunmak ise benim için çok büyük bir onur oldu. Şuşa’daki katıldığım toplantıya Azerbaycan’ımızın Kültür Bakanı Sayın Anar Kerimov bey katılmışlardı. Anar bey Kültür Bakanımız hakikaten bütün toplantıya katılan her bir kişiyle yakinen ilgilenirken bize de Türkiye’den katılmış olmamız sebebiyle çok büyük bir yakınlık, çok büyük bir samimiyet, kardeş mahiyetinde bir karşılamayla bizi kendisi karşıladı ve Türk dünyasında yaptığım çalışmalar, Türk dünyasının birliği ve bütünlüğü sebebiyle yani birliği için yaptığım katkılar sebebiyle Şuşa’nın ilk vatandaşlık unvanını bana takdim etti. Bu benim için hakikaten kelimelere nasıl dökülür bilmiyorum ama çok büyük bir onur nişanesi oldu. Çünkü Şuşa şu anda yeniden yapılandırılan, yeniden Azerbaycan topraklarına katılımıyla hem gururu, hem heyecanı yaşanan bir bölge iken Türkiye’den böyle bir kimliğe sahip olmak benim için çok büyük bir ayrıcalık oldu. Şuşa’nın ilk vatandaşı olarak anılmak hem de Türkistan’ın kardeşi olması benim için çifte bir mutluluk, huzur ve aynı zamanda bugüne kadar yaptığım bütün çalışmaların, bütün sorumlulukların ötesinde omuzlarıma daha çok sorumluluk yüklemiş oldu.”
Sönmez, kendisine verilen üzerinde Şuşa yazan ve Karabağ’ın sembolü “Har-ı Bülbül” sembollerini sadece yakasında değil gönlünde, kalbinin üzerinde bulundurarak bundan sonraki atacağı her adımda o sorumluluğu taşıyacaklarını sözlerine ekledi.
-” Senin Türkiye’den gelen ayaklarına kurban olayım.”
Sağlık Müdürü Sönmez, katıldığı bir toplantı sonrası unutamadığı bir hatırasını ise şu satırlarla anlattı:
“Azerbaycan’na giderek orada birkaç kez çeşitli programlara katıldım. Azad edilen topraklarda ilk kez 28 yıl sonra kutlanan bir nevruz programıydı. Şuşa’da yapılan programda orada yaşadığım bir anıyı anlattım. Kültür Bakanı Anar Kerimov ve diğer birçok davetlilerin katıldığı bu toplantıda bu anı benim için olduğu kadar bütün toplantı sakinlerini de hakikaten farklı bir duygu yoğunluğuna doğru götürdü. 2019 yılında katıldığım bu nevruz programında akşam vaktiydi. Akşam namazımı kılmak istediğimi programa katılan Ganire Paşeyeva hanıma söyledim. O da ‘şurada kılabilirsin’ dedi. Arkadaşlar yardımcı olsunlar. Ben de dedim ki, ‘burası bizim öz yurdumuz. Ben gidip herhangi bir kapıyı çalıp orada namaz kılmak istiyorum’ dedim. Bunun üzerine yanıma bir hanımefendi, gazeteci şahlı hanım vardı onu verdiler. Sağ olsun onun desteği ile gittik. Biraz yürüdükten sonra bir evin kapısını çaldık. İçeriden yaşlı bir ninem çıktı. Dedim ki ‘nine hayırlı akşamlar. Ben Türkiye’den geliyorum. Senin evinde bir namaz kılsam olur mu?’ Ninem önce anlayamadı. ‘Nereden geliyorsun’ dedi. ‘Türkiye’den geliyorum nine’ dedim. Sonra nine inanılmaz bir duygu yoğunluğu yaşadı. O anı kelimelerle anlatmakta zorlanıyorum. Gözlerinden bir anda yaşlar boşalmaya başladı ve dizlerine vurarak ‘sen Türkiye’den mi geliyorsun? Senin Türkiye’den gelen ayaklarına kurban, seni bize gönderen yarada kurban. Gel evladım kıl burada. Burası senin evin’ dedi. ‘Burası senin yurdun. Tabi ki kıl kıl’ dedi ve bana sıkıca sarıldı. Gözyaşları sel oldu o an. Bu anı unutamıyorum. Büyük duygu seli yaşadım. Beni içeriye aldı ve evindeki en iyi ve ilk defa kullandığı battaniyesini çıkararak yere serdi. Hani insan sevdiği birisini pamuklara sarmak ister ya. Battaniyeyi serdi ve bana ‘namazını kıl’ dedi. ‘Ben de seni seyretsem olur mu ?’ dedi. Namazımı kılana kadar beni izledi ve sonunda beraberce dua ettik. Dedik ki, ‘İnşallah rabbim bize gösterecek. Allah’ın izniyle güzel Şuşa’mızda Zengezur’umuzda ve Kelbecer’imizde ve diğer işgal altındaki azadlığı bekleyen bütün topraklarımızda beraberce namaz kılacağız. İnşallah şükür namazlarında beraberce dua edeceğiz’ dedik.
-“Türkiye’nin yaptığı kardeşliği hiçbir zaman unutmayacağız.”
Orada inanın ülkemizin ay yıldızlı bayrağına karşı o kadar büyük bir sevgi seli var ki anlatamam. Sokaklarda, caddelerde, arabalarda, lokantalarda, masalarda, pencerelerde hep ay yıldızlı bayrağımız Türkiye sevinci, Türkiye sevgisi, Türkiye duası çok dikkatimi çekti. ‘Biz kardeş Türkiye’mizin yaptığı kardeşliği 44 günlük muharebede bize verdiği desteği hiçbir zaman unutmayacağız’ diyorlar. ‘Gerçek kardeşlik buydu ve bu kardeşliği Türkiye bize sonuna kadar gösterdi’ diyorlar. Biz de dua ediyoruz ki, işgal altında olan topraklarımız azadlığa kavuşsun ve biz de yine gidip oralarda o güzel toplantıları yapalım. Şükür namazlarını ninemizle beraber kılalım. Ayrıca Türk dünyasının birliği, ata yurtlarının gücü, Türkiye’mizin gücü hep ilelebet payidar olsun.”
Anadolu Medya