Kırıkkale Ülkü Ocakları Başkanı Tuner Alp Tekin kimdir, iletişim ve telefon numaraları.
Tuner Alp Tekin, 28 Ağustos 1983 Kırıkkale doğumludur. Balışeyh İlçesi Bey Obası Köyü nüfusuna kayıtlıdır. İlk, Orta ve Lise eğitimini Kırıkkale’de tamamlayan Tekin, Kırıkkale Üniversitesi Makine Bölümünden mezun oldu. Tuner Alp Tekin, 2010 yılında Kırıkkale Makine ve Kimya Endüstri Kurumu Mühimmat Fabrikasında çalışmaya başlamış olup, halen aynı kurumda çalışmaktadır. Ülkü Ocakları ile çocuk yaşlarda tanışan Tekin 2002 yılında Kırıkkale Üniversite Başkanlığı ile aktif görev almaya başlamış ve birçok yönetimde yer almıştır. Balıkesir Burhaniye Topçu Taburunda vatani görevini tamamlayan Tekin, askerden döndükten sonrada Ülkü Ocakları çatısı altında birçok görev yaptı. 5 Ağustos 2019 tarihinde Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sayın Sinan Ateş’in takdir ve tensipleri ile Kırıkkale Ülku Ocakları Başkanı olarak atanmıştır. Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in Kırıkkale ziyareti ile göreve başlayan Tuner Alp Tekin halen bu görevini ifa etmektedir.
Toplumların gelecek idealini sürekli olarak yeniden inşa eden gençliktir. Gençliğin yeni ufuklara doğru ilerlemek amacıyla milli ülküler edinmesi ise toplumun geleceğini garanti altına alır. Gençliğin milli ülküleri benimsemesi için de yol göstericilerin, aydınların ve liderlerin milli düşüncelere yönelik politika ve gayeleri olmalıdır. Bu yol göstericiler, gençliğin bir arada toplanması için milli ülküleri en doğru biçimde özümsemelerini sağlayacak oluşumları ve yapılanmaları kurmalıdırlar. Ancak bu sayede toplumun geleceği olan gençler milli ülküler ile donanır ve toplumu en iyi şekilde daha ileriye götürür.
Türk gençliğinin milli ülküleri benimsemesini sağlayan ve Türk milletini maziden atiye götüren oluşumlar her daim varolmuştur. Türk gençliğinin milli ülküler etrafında toplanması için her devirde teşkilatlar kurulmuş ve eğitimler verilmiştir. Türk tarihinin son yüzyılında Türk milliyetçiliği fikrinin önder isimleri tarihten bu yana gelen milli şuurun yeniden canlanması amacıyla farklı yapılanmalara ve dernekleşme faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Bu yapılanmaların önder isimleri kurulan cumhuriyete fikir babalığı yaparak cumhuriyetin kurucu unsuru olan Türk milliyetçiliği fikriyatını yüceltmeye çalışmışlardır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden itibaren Türk milliyetçileri farklı dernekler kurarak Türk milletinin milli uyanışını sağlamaya çalışmışlardır. 1908’de ilan edilen İkinci Meşrutiyet’le birlikte vatan toprakları paylaşılmaya başlanınca, Türkler de “Türkçü” dernekler kurmaya başlamışlardır. Türkçülük fikrine sahip aydınlar ilk sivil toplum kuruluşu olan Türk Derneği’ni 25 Aralık 1908’de kurdular. Temeli Askerî Tıbbiye öğrencileri tarafından atılan Türk Ocakları Derneği,Yusuf Akçura, Mehmed Emin Yurdakul, Ahmed Ferit Tek, Ahmet Ağaoğlu gibi dönemin Türkçü aydınlarınca 25 Mart 1912’de resmen kurulmuştur. Milli mücadelenin başlamasıyla halkın örgütlendirilmesi Türk Ocakları’nda yetişen aydın ve sivil kişiler tarafından gerçekleşmiştir. Mustafa Kemal Atatürk Türk Ocaklarına büyük ilgi göstererek her gittiği yerde tek tek ziyaret etmiş ve daha sonrasında Türk Ocakları fahri reisliğine seçilmiştir.
Osmanlı Devleti’nin son döneminde milliyetçi gençlerin bir araya toplanması amacıyla devrin tek üniversitesi olan İstanbul Üniversitesi öğrencileri tarafından 4 Aralık 1916’da Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) kurulmuştur. Milli Türk Talebe Birliği milli mücadelede etkin şekilde yer alan tek gençlik teşkilatı olmuştur. 1968’e kadar birçok Türkçü ve milliyetçi dernek kurulmasına rağmen Türk Ocakları ve Milli Türk Talebe Birliği kadar uzun ömürlü olmamıştır. 3 Mayıs 1944’de Türkçülük-Turancılık davası adı altında Nihal Atsız, Alparslan Türkeş, Nejdet Sancar, Muzaffer Eriş, Zeki Velidi Togan, Reha Oğuz Türkkan, Osman Yüksel Serdengeçti gibi dönemin Türkçüleri tabutluklara konarak işkencelere maruz bırakılmıştır. 3 Mayıs 1944 günü Nihal Atsız ve arkadaşlarının tutuklanmasını protesto eden, binlerce gençten oluşan büyük bir grup, Ankara adliyesinden Ulus meydanına kadar yürümüştür. MTTB 1944’ten sonra milliyetçiler üzerine yoğunlaşan Milli Şef İnönü baskısına karşı yürekli çıkışlar yapmıştır.
Başbuğ Alparslan Türkeş’in 1965 yılında Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi genel başkanı olmasıyla beraber gençlik faaliyetlerine ağırlık vererek CKMP Gençlik Kolları’nın teşkilatlanmasını hızlandırmıştır. 1968 yılına gelindiğinde yıkıcı ve bölücü faaliyetlerin tırmanması üzerine milliyetçi gençler, ülkücü kuruluşlar halinde teşkilatlanmaya başlamıştır. 4 Ocak 1968’de Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğrencisi ve CKMP Gençlik Kolları üyesi olan Ruhi Kılıçkıran, orucunu açtıktan sonra Siteler Yurdu’nda marksistler tarafından vurularak şehit edilmiştir. Ruhi Kılıçkıran Ülkücü Hareket’in şehitler kervanının yolbaşçısı olmuştur. CKMP Gençlik Kolları’nın propaganda faaliyetlerini kolaylaştıracak bir gençlik yapılanması olarak ilk kez ‘ülkücü’ adıyla Genç Ülkücüler Teşkilatı 29 Şubat 1968’de kurulmuştur. Genç Ülkücüler Teşkilatı genel olarak ortaöğretim gençliğine yönelik faaliyetlerde bulunmuştur. Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın üyesi olan Bahattin Dedeşan ve Mustafa Kahraman 1969’da şehit edilmiştir. Yurdun birçok yerinde teşkilat kuran Genç Ülkücüler Teşkilatı, Süleyman Özmen ve Yusuf İmamoğlu’nun cenaze törenine katılmış ve dağıttıkları bildiriler ile komünizmi lanetlemiştir. 12 Mart 1971 ihtilalinden sonrasında dernek, genel merkezini de Ankara’dan Yozgat’a taşımış ve çalışmalarına askıya alarak kendini feshetmiştir.
Ülkücü Hareketin efsanevi gençlik teşkilatı olan Ülkü Ocakları, “Ülkü Ocağı” adıyla ilk kez Ankara Üniversitesi Hukuk, Dil, Tarih ve Coğrafya ve Ziraat Fakültelerinde milliyetçi gençler tarafından fikir kulübü olarak kurulmuştur. Kurulan ilk Ülkü Ocağı, Ankara’da Çanakkale Zaferinin yıldönümüne rastlayan 18 Mart 1966’da CKMP Gençlik Kolları tarafından kamuoyuna açıklanmıştır. 1968 yılından itibaren her üniversitede bir Ülkü Ocağı şubesi kurulmaya başlanmıştır. CKMP Genel Başkan Yardımcısı Dündar Taşer, Ülkü Ocaklarının kurulması ve teşkilatlanması ile bizzat ilgilenmiş ve CKMP Gençlik Kolları’nı bu işle görevlendirmiştir. Kısa sürede Ankara, Hacettepe, Gazi, Ortadoğu, İstanbul üniversitelerinde Ülkü Ocakları kurulmuştur.
Ülkü Ocakları ilk yürüyüşü olan “Milli Hareket Yürüyüşü”nü Ankara’da 1 Haziran 1968’de gerçekleştirmiştir. Ancak o güne kadar okullara hakim olan sol gruplar, ülkücüler üzerinde terör havası estirmeye başlamışlardır. Başbuğ Alparslan Türkeş, ODTÜ Ülkü Ocağı’nın düzenlediği bir konferansa katılmış ve dış politika konusunda etkili bir konuşma yaparak gençleri dikkatini üzerine çekmiştir. Kurulan ocakların hiçbirisi dernek statüsünde olmadığı için aralarında birlik ve koordinasyon bulunmamaktadır. 1969 Mayıs’ından itibaren Ülkü Ocakları’nı Ülkü Ocakları Birliği’ne dönüştürme çalışmalarına başlanmış ve Ankara Ülkü Ocakları Birliği kurulmuştur. Yine aynı şekilde İstanbul’daki ülkücüler İstanbul Ülkü Ocakları Birliği’ni ve İzmir’deki ülkücüler de İzmir Ülkü Ocakları Birliği’ni kurmuşlardır.
Ülkücüler okullardaki teşkilatlanmalarına hız verdiği bu dönemde Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğrencisi Süleyman Özmen, solcular tarafından 72 saat mahsur bırakılan arkadaşlarını kurtarmak için geldiği Yüksek Öğretmen Okulu’nda silahla vurularak şehit edilmiştir. Özmen’in şehit edilişi Devlet dergisinin 30 Mart 1970 tarihli nüshasında “Bir ölür bin diriliriz” manşetiyle kapağa taşınmıştır. Ankara Ülkü Ocakları Birliği yöneticileri bu dönemde Dev-Genç’li militanlar tarafından düzenlenen bir komplo sonucu cezaevine düşmüştür. Bu dava sürerken İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğrencisi Ülkücü Yusuf İmamoğlu, 8 Haziran 1970’te komünist militanlarca şehit edilmiştir. İmamoğlu’nun şehadeti üzerine Marmara Öğrenci Lokali’nde bir konferans veren Başbuğ Alparslan Türkeş, “Yusuf İmamoğlu Türk-İslam davasının ne ilk, ne de son şehididir. Aziz şehidimiz Yusuf İmamoğlu’nun ve diğer şehitlerimizin hesabı bir gün sorulacaktır” demiştir.
Ülkü Ocakları Birliği yine bu dönemde dış Türkleri savunmak amacıyla protesto ve yürüyüşler gerçekleştirmiştir. Ülkü Ocakları Birliği üyesi olan Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Dursun Önkuzu 23 Kasım 1970’de komünist militanlarca şehit edilmiştir. Özkuzu’nun yapılan işkencenin ardından üçüncü kattan atılarak şehit edilmesi üzerine Ülkücülerin ülke genelinde başlattıkları kitlesel eylemler ile komünist örgütler protesto edilmiştir. 16 Aralık 1970’de Ankara Ülkü Ocakları Birliği tarafından binlerce ülkücünün katılımıyla Tandoğan Meydanı’ndan başlayıp Cemal Gürsel Meydanı’nda biten “İktidar Yürüyüşü” gerçekleştirilmiş ve Ülkücü şehitler Ruhi Kılıçkıran, Süleyman Özmen, Yusuf İmamoğlu ve Dursun Önkuzu’nun posterleri taşınmıştır.
Ülke genelinde sol terör gittikçe azmış ve ülkeyi tehdit eder hale gelmiştir. Ülkü Ocakları Birliği bu atmosferde gerçekleşen 12 Mart 1971 muhtarısını açıkça desteklemesine rağmen sıkıyönetim mahkemesi tarafından sol örgütlerle bir tutularak kapatılmıştır.Ülkücüler 26 Ağustos 1971 günü Malazgirt’te, Malazgirt Zaferi’nin 900. yılı kutlamalarına katılarak derneğin kapatılamadan önce son büyük gövde gösterisini gerçekleştirmişlerdir.
12 Mart 1971 muhtırası ile Ülkü Ocakları Birliği’nin ve Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın kapatılmasından dolayı yeniden yapılanmaya gidilerek 15 Şubat 1972’de Çankırı’da Türk Ülkücüler Teşkilatı kurulmuştur. Ülkücüler bu dernek adı altında yeniden teşkilatlanmalarını sağlamıştır. 23 Aralık 1973’te Ülkü Ocakları Derneği kurulması üzerine bu dernek faaliyetlerine son vererek bütün şubeleri ile Ülkü Ocakları Derneği’ne katılmıştır. 12 Mart sonrasında Ülkücü teşkilatlanmayı yeniden sağlamak amacıyla 12 Mart öncesinde ortaöğretim gençlerine yönelik faaliyet yapan Genç Ülkücüler Teşkilatı’nın yerine Büyük Ülkü Derneği(BÜD) kurulmuştur. Büyük Ülkü Derneği 22 Aralık 1972’de Kayseri’de kurulmuştur. 1977’den itibaren “Kur’an-ı Kerim Ders Olarak Okutulmalıdır” kampanyası başlatan BÜD, “Büyük Ülkü” adında bir de dergi yayınlamaya başlamıştır. 14-15 Nisan 1978’de Kahramanmaraş’ta ETKO, TİTKO gibi hayali örgüt suçlamaları ve komplolarıyla karşı karşıya kalan BÜD’ün birçok şubeleri İçişleri Bakanlığı tarafından kapatılmıştır. CHP iktidarının baskı ve zulümleri karşısında direnen BÜD’ün Dördüncü Olağan Kurultayı 13 Ağustos 1978’de gerçekleşmiştir. Bu kurultayda genel merkezini Kayseri’den Ankara’ya taşıyan Büyük Ülkü Derneği, daha sonra sonra kendisini feshetmiştir.
Ülkü Ocakları Birliği’nin 12 Mart muhtırası ile kapatılmasının ardından Ülkü Ocaklarının ilk şubesi, Başbuğ Alparslan Türkeş’in yönlendirmesi ile 15 Eylül 1973’te Bursa’da yeniden açılmıştır. 23 Aralık 1973’te Bursa’da düzenlenen kurultayda Ülkü Ocakları Derneği’ne dönüştürülen derneğin başkanlığına Muharrem Şemsek getirilmiştir. Genel merkezi Ankara’ya taşınan Ülkü Ocakları Derneği, ülke genelinde şubeler açarak teşkilatlanmaya başlamıştır. Ülkü Ocakları Genel Başkanı Muharrem Şemsek, Türk Ülkücüler Teşkilatı Genel Başkanı Şevket Barutçu ve Başkent İTİA araştırma görevlisi Devlet Bahçeli ile tüm yurdu dolaşarak kısa sürede büyük bir teşkilatlanma sağlamışlardır.Ülkü Ocakları ülke genelinde 400 şubeye ulaşmıştır. Ülkü Ocakları Derneği Genel Merkezi’nin periyodik olarak düzenlediği konferanslara konuşmacı olarak katılan Başbuğ Alparslan Türkeş, Ülkücülere yeni yüzyılı inşa edecek hedefleri anlatıyordu. Bu arada Marksist militanlar ülkücülere yönelik saldırılarına devam ediyor, provokatif eylemlere girişiyorlardı.
Ülkü Ocakları Genel Merkezi, Kıbrıs Barış Harekatı sebebiyle Kıbrıs’ta Rum ve Yunan ordusuna karşı Kıbrıs Türklerinin yanında savaşmak için gönüllüler kampanyası başlatmıştır. 23 Temmuz 1974 günü Genelkurmay Başkanlığı’nı ziyaret eden Ülkü Ocakları yöneticileri, Genelkurmay’ı temsil eden bir Korgenerale Kur’an-ı Kerim, Türk bayrağı ve kılıç hediye etmişlerdir. Kıbrıs meselesine bu dönemde de sahip çıkan Ülkü Ocakları Genel Merkezi 25-31 Ekim tarihleri arasında Ziya Gökalp Haftası düzenlemiştir. Ülkücüler sadece Türkiye ile değil esir Türklerle de ilgileniyordu ve Ülkü Ocakları Genel Merkezi bu çerçevede “Esir Türkler Haftası” düzenlemiştir. İzmir’deki fakülte ve yurtlara sokulmayan öğrencilerin dertlerini ilgili makamlara duyurmak isteyen Ülkücüler 9 Aralık 1975’te İzmir’den Ankara’ya yürümüşlerdir.
Ülkücülere yönelik sol terör durmak bilmiyordu. 1976 yılı içerisinde 35 ülkücü genç, komünistler tarafından şehit edilmiştir. Ülkü Ocakları hızla büyüyerek Anadolu’nun her yerinde şube açan tek dernek statüsüne sahip olmuştur. Ülkeyi saran kızıl terör, her yeri kana bulayarak her gün birkaç ülkücüyü şehit ediyordu. Ülkü Ocakları hakkında 1977 Mayıs’ında açılan ve Ankara’da devam eden dava, CHP’nin Ankara Valisi Tekin Alp’in açtığı yeni bir dava ile hızlandırılmıştır. Bunun üzerine Konya’da kurulu bulunan Ülkücü Gençler Derneği’ni, Ülkü Ocakları’nın yerine yapılandırma çalışmaları başlamıştır. Ülkü Ocakları Derneği Aralık 1978’de kapanmıştır.
15 Haziran 1977’de Konya’da kurulan Ülkücü Gençler Derneği’nin adı, 25 Mayıs 1978’de yapılan kongre ile Ülkücü Gençlik Derneği olarak değiştirilmiş ve genel merkezi de Konya’dan Ankara’ya taşınmıştır. Ülkü Ocakları’nın kapatılması üzerine Türkiye’deki 1250 Ülkü Ocakları şubesi Ülkücü Gençlik Derneği şubesine dönüştürülmüştür. CHP iktidarı yeni açılan Ülkücü Gençlik Derneği’ne de baskı kurmaya çalışmış ve bazı şubelerini valiliklerce kapattırmıştır.
Ülkücü Gençlik Derneği’nin 18 Mart 1979’da Ankara’da düzenlenen 3. Büyük Kurultayına katılan Başbuğ Alparslan Türkeş, bir konuşma yaparak Ülkücü gençliği “Türk milletinin yaşama iradesi” olarak tarif etmiştir. Türkiye büyük felaketlere sürüklenirken, CHP iktidarının korumasındaki Pol-Der’li çeteler, bir yandan Ülkücüleri işkencelerden geçirirken, öte yandan sürekli olarak provokasyonlar yapılmıştır. Terör olaylarının iyice tırmanması üzerine 19 ilde sıkıyönetim ilan edilmiştir. ÜGD’nin genel merkezi ilk kurulduğu yer olan Konya’ya geri taşınmıştır. Ancak ÜGD’ye yönelik baskılar artarak devam edince, Nevşehir’de daha önce kurulmuş olan Ulu Ülkü Derneği’nin adı, 2 Mart 1980’de gerçekleştirilen kurultayda yapılan tüzük değişikliğiyle Ülkü Yolu Derneği’ne dönüştürülmüştür. Merkezi Nevşehir’de olan Ülkü Yolu Derneği, 12 Eylül’e kadar geçen sürede Ülkücü Hareket’in sözcülüğünü yapmıştır.
Ülkücü gençliğin yetiştirilmesi için ocaklar kurulmasının yanı sıra eğitim kampları kurulmuştur. Bu kamplarda ideolojik, dini, sportif ve kültürel eğitimler verilerek gençlerin her anlamda donanımlı olması sağlanıyordu. Ülkü Ocakları’nın düzenlediği konferans, seminer, panel ve sohbetlerle gençler milli şuuru sahibi olarak, vatanını ve milletini yıkıcı fikirlere karşı korumak için mücadele veriyordu. Başbuğ Türkeş’in ve Dündar Taşer’in öncülüğünde kurulan ocaklar teşkilatlanmada ilim, iman, ahlak ve ülkü temelinde hareket ederek Hoca Ahmet Yesevi hazretlerinin mayasını attığı Ocaklar olma gayesindeydi.
Başbuğ Türkeş’in önderliğindeki Ülkücüler, gençliği teşkilatlandırarak Türk milletinde milli heyecanı tekrar canlandırmak için “Tanrı Dağı kadar Türk, Hira Dağı kadar Müslümanız” sloganı ile Anadoluda dalga dalga yayılmışlardır. Seyyid Ahmet Arvasi ve Dündar Taşer gibi ideologların girişimleriyle “Türk-İslam Ülküsü” ideolojisi şekillenmiştir. Dündar Taşer’in düzenlediği sohbetlere Ülkücü gençler yoğun katılım sağlayarak geceler boyu onu dinlemişlerdir. Taşer, Ülkücü gençlere hitaben “Biz kaybedilmiş medeniyetin çocuklarıyız o kaybedilmiş medeniyeti yeniden kuracak olan sizlersiniz” diyerek onlara yeni ufukları işaret ediyordu. Dündar Taşer, 1967 yılından itibaren her yıl Osmanlı Devleti’nin kurulduğu yer olan Söğüt’te düzenlenen Ertuğrul Gazi Törenleri’ne gençlik kollarının katılmasında önemli etkisi olmuştur. Söğüt’te düzenlenen bu ziyaretlerle gençliğin tarih ve milliyetçilik şuuruna kazanmasını sağlayarak Ülkücü gençliğin misyonunun önemini belirtmiştir.
1970’li yılların ikinci yarısında Ülkü Ocakları Derneği mensubu gençler “Türk-İslam Ülküsü” doğrultusunda milliyetçi gençliği teşkilandırmıştır. Galip Erdem’de bu dönemde gençliğin yetişmesi için ocaklardaki özel eğitimlere katılarak gençlere Ülkücülüğü temellerini ve Türk gençliğinin gelecek hedeflerini anlatmıştır. Ülkü Ocakları’nın yayınlarında yazdığı yazılar ile Ülkücü gençliğin geleceğinin yol haritasını olan hedefleri ve gayeleri anlatıyordu.
1977’den sonra Başbuğ Alparslan Türkeş’in öncülüğünde gençlerin zararlı ideolojilere karşı daha eğitimli olması amacıyla eğitimciler yetiştirilerek Anadolu’ya gönderilmiştir. O dönemde gençliğin fikir babalığını yapan Galip Erdem, Seyyid Ahmet Arvasi, Dündar Taşer, Erol Güngör gibi daha birçok aydın şahıslar Ülkücülüğü tam anlamıyla özümsemelerini sağlamışlardır. Başbuğ’un tabiri ile tıbbiye laboratuarları ile ilahiyat fakültelerinin koridorlarını birleştiren yani ilim ile imanı esas alan Ülkü Ocakları, bünyesinden birçok aydın kişilik çıkarmayı başarmıştır. Fakat 12 Eylül 1980’de yapılan ihtilal neticesinde Ülkücüler zindanlara kapatılarak ve 12 Eylül öncesi kızıl kurşunlarla şehit edilerek ülkeyi daha ileri ufuklara götürecek nesiller yok edilmiştir.
Şanlı Türk tarihinin kendine yüklediği misyonu her daim yaşatan Ülkü Ocakları 1980 öncesinde büyük bir mücadeleden geçmiş ve binlerce şehit vermiştir. 12 Eylül işkencelerinde 9 yiğidini idama uğurladı ama hiçbir zaman mücadele vazgeçmedi. Yüce Allah her zaman Ülkü Ocakları’nın yar ve yardımcısı olsun.
Gündem 71 Biyografi