Hendek Savaşı öncesidir. Medinenin çevresinin Hendek ile kazılması fikri alınır ve bu fikir hızla uygulanmaya başlanılır.Ancak Mescid-i Seba önlerinde kumun bir karış kadar altından çıkan bir kaya damarı her şeyi altüst eder. Hendeği köprü gibi yaran kitle ortadan kaldırılmazsa bütün emekler boşa gidecektir. Genç sahabeler keskilerle külünklerle girişir, ancak üç beş kıymık koparabilirler. Bu volkanik kaya,taştan ziyade donmuş demiri andırır. Müminler garip ve mahzundurlar. Ölüm gözlerinde yoktur, ama, şu üç beş mücahit de kaybedilirse… Gerisini düşünmekten bile korkarlar. Halbuki bu nuru uzaklara ta uzaklara taşımaktır amaçları.
Bu sırada Efendimiz mütebessim ve telaşsızdır. Mücadelelerinde yılgınlığa yer olmadığını göstermek ister gibi kalkar, taşa yaklaşırlar. Sakin sakin balyozu alır ve tekbir getirerek vurmaya başlar.Balyoz taşa değdiğinde müthiş bir çatırtı kopar, göz kamaştıran kıvılcımlar çıkar. Efendimiz mânâlı mânâlı gülümser ve Şam şehrinin müjdesi verildi der.Halbuki mücahitler Medine’nin endişesi içindedir bu sırada.
Efendimiz balyozu bir kere daha kaldırır ve indirmeye başlar. Korkunç bir gürültü kopar, şavkı ufku tutar. Adı güzel Muhammed “İran ülkesinin anahtarları elime verildi” buyurur, “Medayin şehrinin köşklerini görüyorum”der.
Efendimiz üçüncü kez öyle bir “Ya Allah!” derler ki, müminlerin içi bir hoş olur. Balyoz indiğinde ortalık ışık denizi gibidir. Çatırtı kulakları çökertir. Müthiş ses civar dağlardan yankılanıp yankılanıp geri döner. Efendimiz uzun uzun uzaklara bakar önce Yemen’i müjdeler, sonra üstüne basa basa buyururlar ki:
“Le tuftuhannel Konstantiniyye vele ni’mel emiri,emiruha vele ni’mel ceyş, zalikel ceyş” (İstanbul elbette alınacaktır, onu feth eden komutan ne güzel komutandır, onu feth eden asker ne güzel asker)
İşte bizim İstanbul sevdamız Hz.Muhammed’in tekbir getirerek kayaya vurmaya başladığı ilk balyoz vuruşunda gizlidir.
İşte bizim İstanbul sevdamız Müminlerin umutlarının tıkandığı bir anda Hz Resulullahın her balyoz vuruşu sonrasında Sahabelere verdiği umutların içinde gizlidir.
İşte bizim İstanbul sevdamız Hendek Savaşı öncesinde Sahabelerin önüne çıkan bir kaya damarının Hz Muhammed tarafından tuz buz edilirken iki cihan Serverine Rabbim tarafından verilen müjdeler ile başlar.
İnşallah İstanbul’un Fethinin seneyi devriyesinde, bu kutlu zaman diliminde yapılan tüm programlar,sarf edilen tüm sözler bu aziz milletin yeniden dirilişine vesile olacaktır. Fethi , bu mukaddes vatanı bizlere emanet eden ecdadımızı saygıyla minnetle şükranla yad ediyorum. Büyük Fethimiz kutlu olsun,bugünün; bu milletin,bizden umudunu kesmeyen dünya üzerindeki tüm mazlum milletlerin selametine,kurtuluşuna vesile olmasını temenni ediyor,bu vesile tüm Şehitlerimize rahmet diliyor ve diyorum ki;
Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Selam ve saygılarımla
İstanbul’un fethinin 570 yılı kutlu olsun,,
Yazar: Ergül Zelyurt